V4 (Visegrad) ülkelerinin başbakanları 28 Mart günü Varşova’da bir araya geldi. Ana akım medyada kendisine yer bulamayan bu toplantıda önemli bir karara imza atıldı.

Orta Avrupa’da yer alan dört büyük ülkenin başbakanlarının bir araya gelerek aldıkları karar kıta çapında bilinen medyada gündeme gelmedi. Açıkça söylemek gerekirse bu toplantıyı, AB’nin Polonya ve Macaristan’ı kendilerine belirtilen sayıda mülteciyi almayı reddetmeleri halinde birlikten çıkartacağına yönelik haberler üzerine fark ettim.
Britanya merkezli The Times’ın haberine göre başta Almanya ve Fransa olmak üzere 21 AB ülkesi tarafından Macaristan ve Polonya’ya kendilerine düşen sayıda mülteciyi kabul etmemeleri halinde AB’den çıkarılacaklarına dair bir ültimatom verilmesi kararı alınmış. Tartışmalı lider Orban’ın yönettiği Macaristan hali hazırda Avrupa Adalet Divanında bu kotanın hukuksuz olduğuna dair başvurularda bulunmuş, ancak beklentiler Macaristan’ın bu başvurularının olumsuz sonuçlanacağı yönünde.
Macaristan’ın Avrupa Adalet Divanı’nın vereceği karara uymaması halinde AB tarafından belirli yaptırımlara maruz kalacağı, özellikle fonlara erişiminde kısıtlamalara gidileceği belirtilmişti. Bunun üzerine kendilerine belirtilen sayıda mülteciyi almayacaklarını belirten V4 ülkeleri bir araya gelerek kararlarının kesin olduğunu ve AB tarafından kendilerine yönelik dillendirilen şantaja boyun eğmeyeceklerini belirtti. İki taraf da inatlaşmadan vazgeçmezse AB’nin karar alma ve bunu üyelerine uygulatma konusunda yaşayacağı prestij kaybı varlığı tartışılan birliğe büyük bir zarar verecek.
Daha önceki yazılarımızı okuyanların (1 2) bileceği gibi medya aslında belirli bir ajandayı uygulamaya yatkın, yanlış haber ve yorumlarla birlikte seçmece haber vermesiyle de bu ajandaya hizmet etme potansiyeline sahip bir olgu.

Mülteci krizi bir yana, başta Fransa olmak üzere Kuzey Avrupa Ülkelerinde ikinci nesil göçmenlerin faili olduğu bazı suçlar gündemi meşgul ediyor; isyanlar ve radikal İslamcı terör örgütlerinin üstlendiği bireysel saldırılar olduğunda kimse şaşırmıyor artık. Entegrasyonun önünde en büyük engellerden birisi olarak adlandırılabilecek refah devlet uygulamalarının sebep olduğu gettolaşma ile birlikte savaştan kaçan mülteciler için de çekici bir unsur olması bu uygulamalarda yapılan herhangi bir kesinti ya da eskiden ulaşabildiği sosyal hizmetlere ulaşamayan bireylerin mültecilere ve göçmenlere karşı olumsuz yargı üretmesine sebep oluyor. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte yok olan düşük profilli işlerini kaybedenler ise göçmenlerin daha düşük ücretlerle işlerini ellerinden aldığını düşünüyor (Birçok Avrupa ülkesinde göçmen işçilere yerel işçilerden düşük maaş vermek yasaktır). Mülteci ve göçmen konusundaki bu hassas durum Avrupa Birliği için varoluşsal bir sorun haline geliyor.

Brexit ile kendisini hissettirip Trump’ın ABD Başkanı olmasıyla birlikte işlevselliğini ispatlayan alternatif medya birçok insan için anaakım medyanın yerini almaya başladı. Göçmenlerin işlediği herhangi bir suçu bütün göçmenlere yansıyacağını düşündüğü için sansürlemeye ve yayılmasını önlemeye çalışan ana akım medya, V4 toplantısı gibi olayları haber bile yapmazken, bu konu ile ilgili arama yapmak isteyen benim gibi bireyler için ilk beliren kaynaklar alt-right’ın temel yayın organlarından birisi olan Breitbart gibi yayınlar haline geldi . Bu tip kaynaklar sol/liberal medya ile benzer şekilde göçmenler ile ilgili konularda toptancı bir tavır takınıyor; ancak birisi kolektif kimliklerin yıpranmasını engellemeye çalışırken, diğeri kolektif kimlikleri sorumlu tutarak adeta milyonlarca insanın bir avuç bireyin suçunun cezasını çekmesi gerektiğini savunuyor.
Yukarıdaki özetlenen bilgileri bize şunu anlatıyor.
Suçun bireyselliğini kimlik siyaseti için görmezden gelen iki akım adeta birbirini besliyor, tecavüz ve gasp gibi adi suçlar kültürlerinkarşılaştırılması üzerinden değerlendiriliyor.
Gezi Olaylarında yaşadığımız gibi ana akım medya penguene yatıncahaber almak için uğraşanlar* orada olan alternatif kaynakların ajandasına hizmet ediliyor: V4 ülkelerinin bu önemli kararını haber veremeyenler ve kitleleri alternatif medyaya mahkum edenler sonraki süreçlerde insanların hazırlıksız yakalanmasına sebep oluyor; kitleleri korumak istedikleri şeytana en büyük iyiliği yapıyorlar.
İlk Yayın Tarihi: 6 Nisan 2017