Türkiye’nin 3. Sınıf Ülke Olarak Görülmesi ve Reddedilen Öğrenci

Tarih:

Yazar:

Okuma Süresi:

3 dakika

Son günlerde yayılan bir haber var. İstanbul’da Amerikan Sistemi ile eğitim veren bir üniversiteden mezun genç bir kızın Avustralya’da bir okula yüksek lisans için başvurması ile başlıyor her şey.* Yazışmalar devam ederken okuldaki sorumlu kişi Avustralya devletinin Türkiye’yi riskli bir ülke olarak gördüğünü, vize ve oturma izni konusunda zorluk çıkacağı için başvurunun reddedileceğini iletiyor. Ve ipler burada kopuyor, zira başvuru sahibi meselenin islami yaşam tarzı olduğunu düşünerek modern yaşam tarzını ispat etmeye çalışıyor.

3. Sınıf Ülke Meselesi

Bir ülke neden 3. Sınıf ya da riskli olarak görülür? Avusturalya hükümeti gelecek kişinin dini inancı, yaşam tarzı ya da milliyetinden ziyade yüksek lisans programını bitirdikten sonraki planlarına, göçtüğü ülkede kalıcı olma hayali olup olmadığına göre yapar bu sınıflandırmayı. Avusturalya’da yüksek lisans sonrası başvuru sahibi muhtemelen ülkesine dönecektir ancak düşündüğünün aksine modern bir hayat tarzına sahip olması, riskli sınıf olmasına engel değil tam tersine sebep olamaz mı?

Yaşam Tarzı Kaygısı ya da “Bu Ülkeden Defolup Gitmek”

Neredeyse son 6 yıldır her seçim sonrası modern/seküler gençler çeşitli ortamlarda gidilebilecek ülkeler üzerine sohbet etmekte, nasıl gideceklerini, göçmenlik politikalarını tartışmakta. Özellikle Gezi Olayları sonrası ülkelerine yabancılaştığını hisseden bu gençler, bu hissiyatlarını her ortamda dile getirmeye başladı. Hatta modern/seküler kesimden birçok genç çift çocuğunun geleceğini garantiye almak adına topraklarında doğanlara vatandaşlık veren ülkelere giderek doğum yapıyor. Çevremizde bile gerekirse arabasını satmak pahasına bile olsa yurtdışında doğumu tercih eden genç çiftler görmek mümkün. Bloomberg Businessweek’de yayınlanan makaleye göre 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra rekor sayıda Green Card başvurusu yapıldı ve aracı şirketler bu talep artışını şaşkınlıkla karşıladı. Katıldığım bir girişim konferansında, Silikon Vadisi’nden gelen “Girişim Gurusu” soru-cevap bölümünde Türkiyeli girişimci adaylarının neredeyse tamamının başka ülkelere nasıl göçülür temalı sorulara çok şaşırdığını, neden kimsenin ülkesinde ne yapabileceğini sormadığını merak ettiğini söyledi. Yaşam tarzını “kiracı” hisseden gençler ile ilgili örnekleri arttırmak mümkün.

Kim Gitsin, Kim Kalsın?

Devletler kalifiye göç alma konusunda planlı davranırlar. Sanıldığının aksine, vasıfsız işleri göçmenlere yaptırmak siyaseten tercih edilen bir durumdur. Böylece seçmenler daha iyi işlerde çalışarak refahlarında artış yaşarken tercih edilmeyen işleri yapmak oy hakkı olmayan göçmenlere kalır. Görsel sanat üzerine yüksek lisans yapıp Avusturalyalı gençlerle iş piyasasında rekabet edecek birini kabul etmektense, vasıfsız bir göçmeni kabul etmek siyaseten çok daha kabul edilebilir bir durum. Suriyeli göçmenler örneğinden bakarsak, Türkiye’de kalifiye işlerin Suriyeli göçmenler tarafından yapılması ülkede sesi çıkan kesimlerde huzursuzluk çıkartabilecek bir durumken, gayri-insani şartlarda çalışmalarına genel olarak kimsenin sesi çıkmamakta.

Yaşam tarzı kaygılarına sebebiyet verecek uygulamaların yaşanıp yaşanmadığı tartışmalı ancak hükümet çevrelerinden yapılan açıklamaların bu kaygıyı yarattığı bir gerçek. AKP hükümeti mevcut kaygıların farkında ve her seçim sonrası yatıştırıcı açıklamalar yapıyor. Ancak gerçekler ne olursa olsun, en azından yaşam tarzını ve hatta özgürlüğünü tehlike altında hisseden genç bir nesil gerçekliğinin, AKP hükümeti kadar dünya devletleri de farkında. İşte tam bu yüzden Türkiye riskli ülke olarak görülüyor.

Yani?

Meseleyi doğru algılayıp ona göre hareket etmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Nasıl vize başvurularında ülkenizde geri döneceğinizi ispatlamanız bekleniyorsa, mülteci ve göçmen akımının çılgınlık seviyesine geldiği günümüzde de uluslararası başvurularda ülkenize geri döneceğinizi ispatlamanız lehinize olacaktır.

  1. Alp Börü (2015, Kasım 22) 1 Kasım Seçimleri ‘Amerikan Rüyası Gördürüyor’, Bloomberg Businessweek, 29.

Bu yazı ilk defa duzensiz.org’da yayınlanmıştır.
30 Aralık 2015

E-Posta Bülteni

Yeni Çıkan Yazılara İlk Sen Ulaş!

.