İzlanda Meselesi

Tarih:

Yazar:

Okuma Süresi:

2 dakika

Panama Papers adı verilen belge sızıntısının ilk kurbanı (!) İzlanda Başbakanı Sigurdur Ingi Johannsson oldu.

2008 bankacılık krizinde suça bulaşmış bankacılar hakkında hukuki süreç başlatan ve sonuçlandıran yegane ülke olması ile dikkat çeken İzlanda, bu sefer de sızıntılar sonucu ilk siyasi sorumluluk örneği gösteren Başbakanı ile gündemde.

Sızıntı başladığı andan itibaren İzlandalılar harekete geçerek sosyal medya üzerinden organize olmaya başladı. Bir sonraki gün en az 30 bin kişinin katılımı ile parlamentonun önünde gerçekleştirilen eylem sonrası Başbakanın istifa etmekten başka çaresi kalmadı.

Bu kısa hikayede en dikkat nokta 30 bin kişinin toplam seçmenin %15’i civarında bir sayı olması. Siyasetteki açmazları ya da “ahlaksızlıkları” protesto etmek için kurulan En İyi Parti, Korsan Parti gibi siyasi hareketlerin ciddi ses getirebilmesinin sebeplerinden birisi de bu. Ayrıca, 300 bin nüfuslu bir ülke olan İzlanda’nın bile çeşitli yönetim birimlerine ayrıldığının altını çizmemiz gerekiyor, 98 belediye, 23 kontluk, ve genel seçimler için 6 seçim bölgesi. (*)
Bu incelemeyi yaparak, Türkiye ile karşılaştırma yapma ve hatta gündemden kaçma amacındayım. Bir çok sorunumuz, bir çok tartışmamız var. Cerattepe’deki maden için şehirde yaşayan insanların çoğu isyan etse bile Ankara’nın verdiği kararı kabul etmek zorunda. Gezi Parkı AVM mi olacak? Bozcaada’da şarap tadımı yasaklanacak mı? Bu ve benzeri soruların çözümü için Ankara’daki bir kaç kişinin iki dudağından başka karar merci yok. İşin en dramatik kısmı ise bahsi geçen yerler için karar verenleri seçenlerin farklı kültürel normlara sahip şehirlerde yaşayanlar olması.

Türkiye için söylenen en güzel sözlerden birisidir; bir kaç gün gündemi takip etmezseniz çok şey kaçırırsınız, ancak bir kaç sene gündemi takip etmezseniz hiçbir şeyin değişmediğini görürsünüz.

Siyasi gündemimiz git-gellerden ibaret, tartışmalar sürekli değişiyor, ve her sorunun temelinde iktisadi ve siyasi kararların yerelleştirilmemesi, bir kaç kişinin 80 milyona hükmetmesi yatıyor. Dün sistemi yönetenler başka kitleler üzerinde baskı kurarken, hakim aktörler ve ötekiler değişiyor ancak devlet mekanizmasında değişen bir şey yok.

Bu yazı ilk defa duzensiz.org’da yayınlanmıştır.
7 Nisan 2016

E-Posta Bülteni

Yeni Çıkan Yazılara İlk Sen Ulaş!

.